Eşrefoğlu Camii
Selçuklu Devleti'nin hükümdarı olup, o dönemde Beyşehir ve çevresi Türkiye Selçukluları'nın kontrolü altındaydı. Bu sebeple Sencer'in yöremizde doğrudan camii yaptırmış olması pek olası değildir. Kim bilir belki de cami bu şekliyle yapılmadan önce yine oralarda küçük bir mescit yapılmış olabilir. Ama öyle olsa bile bu yukarıdaki iddiaya güç kazandırmaz. Caminin inşa tarihiyle ilgili bu tespitlerden sonra yapılan tarzı ve dış görünümü üzerinde duralım. Eser Türk taş ve ahşap işçiliğinin en güzel örneklerindendir.
Yusuf Akyurt'a göre camide yabancı karakteri yoktur ve Türklerin övünebilecekleri nadir eserlerdendir 27 Kuzeyden güneye doğru uzanan dikdörtgen bir plan üzerine inşa edilmiştir. Ancak kuzeydoğu köşesi içeriye doğru eksiltilerek düzenlenmiştir. Bu kesik, yapının genel görüntüsündeki dikdörtgen özelliğini bozar.
Burada camii planı ile yol arasında bir uyum sağlanmış olabilir. Öte yandan caminin bu köşesine yapılmış olan türbeyi de dikkate almak gerekir. Eşrefoğlu Camii 1900, 1934, 1937, 1941, 1956, 1962, 1965, 1968 yıllarında onarımlar görmüş, 1996 yılındaki harimindeki zemini açılarak, demir ve beton kirişlerle takviye edilmiştir. Yapıda bozulmaların en yoğun yaşandığı yer kuzey cephede yer alan taç kapıdır. İç kısımda ve mukarnasları oluşturan taşlarda bozulmalar çok fazladır. Yenilenmeyen taşlar kirli görünümdedir. Bu kirlilik taşların yüzeyinde oluşan jips maddesinden kaynaklanmaktadır. Ahşap malzemenin de bozulduğu noktalar vardır. Ahşap liflerinin hastalanarak mukavemetinin azalması bozulmanın temel sebebidir. Havanın oksijeni ile uzun süre temas eden bir ahşap yavaş yavaş kül rengini alır. Bu renklenme rüzgardan, yağışlardan, oksijenden, karbon asitinin ahşap hücresini asitlemesinden ileri gelir. Camiyi fiziksel ve kimyasal etkenlerin verdiği zarardan korumak için bir dizi tedbir alınmalıdır. Bu tedbirler alınırken de bilimsel yöntemler uygulanmalıdır. 48 Çini bölümlerin bakımı ve yenilenmesiyle ilgili çalışmalar proje aşamasındadır.